Zamanın Ruhuna ve HDB’ye Dair
Çağ yeni de olsa; türlü vasıtayla dağları, ovaları, ülkeleri kısacık sürelerde aşsak da, ruhumuzu, kimliğimizi, bizi madde harici yapan her ne varsa hepsini, bu kadar kolay bir şekilde bir yerden başka bir yere taşıyamıyoruz. Sebebi ne olursa olsun, isteyerek veya istemeyerek; yaşadığımız kenti, ülkemizi bırakıp yeni bir ülkeye geldiğimizde, geride her daim bir şeyler kalıyor. “Göçmen”, “Expat”, “Mülteci” ve daha nice tanımların- unvanların bir önemi olmaksızın insan, varlığının her zerresinde bu durumu hissediyor. Hal böyle olunca insan, geldiği yerdeki gibi beraber gülebileceği, sohbet edebileceği, yeri geldiğinde ağlayabileceği, hüzünlenebileceği, şarkılar söyleyebileceği insanları arıyor.
Diğer taraftan; çağımızın ve yaşadığımız zamanın hırçın, saldırgan ve insanı maddeye dönüştüren her neyi varsa, bunlara karşı direnme imkanını sürekli olarak aramak gerekiyor. Aksi takdirde, sadece bedenimizin değil aynı zamanda ruhumuzun da giderek köle olması tehlikesi baş gösteriyor. Bu doğrultuda, bizi biz yapan değerlere sahip çıkmak, bunu yaparken bir başkasının yaşam hakkına zarar vermemek için ayrı bir çaba ve hassasiyeti göstermek durumu hasıl oluyor. İşte bütün bu insanca arayış, direniş ve çabaya, HDB’nin bir mekânın çok ötesinde ev sahipliği yaptığı inancındayım.
Bunun yanı sıra; HDB’nin nasıl ve ne şartlar altında kurulduğunu, hangi mücadeleler verilerek ve fedakarlıklar gösterilerek yaşatıldığını öğrenmenin, hayranlık verici olduğunu belirtmek gerekiyor. Bugün de siyaset, sanat ve düşünce bağlamında etkinlik ve içerik üreten HDB, bir kurum olmanın yanı sıra, birbirinden farklı düşünce ve kimliklere sahip insanlarla beraber yol alıyor. İfade özgürlüğünün bile giderek “lüks” sayıldığı bir zaman veya çağda, - bir başkasının yaşam hakkına zarar vermemek kaydıyla- demokratik ve eşitlikçi bir ortamın canlı kalabildiği bu kurumun bir parçası olmanın mutluluk verdiğini ifade etmeliyim.
Emek verenlere her daim selam olsun.
Saygılarımla
Tevfik Mustafa Tuna
HDB Ulm Eş Başkanı